Çiftçinin bir
köpeği ve evcil bir tavşanı varmış. Bir gün arkadaşıyla sohbet ederken
köpeklerin mi yoksa tavşanların mı saklanan şeyleri bulmak konusunda daha
yetenekli olup olmadıklarını tartışmaya başlamışlar. Arkadaşı köpeklerin üst
düzey gelişmiş koklama duyuları ve içgüdüleriyle bu konuda doğuştan yetenekli
olduklarını bu sebeple saklanan her şeyi bulmakla ün yaptıklarını savunmuş.
Çiftçiyse kendi tecrübesine göre doğal yeteneğin yanı sıra başka özelliklerin
de önemli olduğunu bu sebeple tavşanların bazı durumlarda köpeklerden çok daha
avantajlı olabileceğini iddia etmiş.
Saatlerce
birbirlerine türlü deliller getiren iki adam en sonunda durumu açıklığa
kavuşturmak için bir yarışma düzenlemeye karar vermişler. Çiftçi eline kazma küreğini
alarak tarlasına gitmiş ve bir çukur açmış daha sonra da bu çukurun içine
tavşanın bayılacağı kocaman bir havuçla,
tam da köpeklerin ağzına layık irice bir kemiği yerleştirerek deliği kapatmış.
Daha sonrada
köpeğini ve tavşanını tarlasına götürerek onlardan sakladığı şeyleri
bulmalarını istemiş.
Tavşan koca kulaklarını
dikerek tarlanın bir köşesine kocaman bir havuç gizlendiğini duyar duymaz çok
fazla düşünmeden hemen büyük bir neşe ve heyecanla tarlada delikler açmaya
girişmiş. Köpek gibi koku alma yetenekleri olmadığı için onu geçmesinin tek
çaresinin mümkün olan en hızlı şekilde tarlaya açabildiği kadar delik açmak
olduğunu düşünüyormuş.
Köpekse biraz önce
keyiflice uyuduğu köşesinden tarlaya götürülüp kendinden isteneni öğrendiği
zaman önce olduğu yerde uzun uzun gerinmiş, bir süre kaşınmış ve sonra dilini
şaplatarak yavaş hareketlerle tarlanın büyüklüğünü hesaplamaya başlamış.
Çiftçinin durup
dururken keyfini kaçırmasına biraz bozulduysa da güzel bir kemik bulabilme
ihtimali hoşuna gitmiş. Önce isteksizce
birkaç kere etrafını koklamasına rağmen kemiğin kokusunun çok uzaklardan
geldiğini ve onu bulmanın hiç de düşündüğü kadar kolay olmayacağını
anlamış. Gözlerini tarlanın üzerinde
çevirdikçe tarla gözüne gittikçe daha büyük ve bulması istenen kemikte gittikçe
daha küçük hale geliyormuş.
Köpek olduğu yerde
düşünüp kaşınırken tavşan büyük bir hırs ve inatla tarlada çukur üstüne çukur
kazmaya devam ediyor ve bir çukuru kan ter içinde kazmayı bitirip içinde havuç
olmadığını anlar anlamaz hemen diğer bir çukuru açmaya başlıyormuş. Tavşanın
köpek gibi havucu koklayarak ve içgüdüleriyle bulma imkânı yokmuş. Bunu bildiği
için aslında çiftçinin onları eşit bir yarışmaya sokmadığının da farkındaymış
ancak buna üzülüp kızmak yerine kazanmak için tek şansının açabildiği kadar çukur
açmak olduğunu biliyormuş çünkü onun da güçlü tarafı hızı ve çukur açma
yeteneğiymiş.
Bu sırada köpek
kendi kendine öfkeli bir şekilde havlayıp söylenerek tarlada gezinmeye devam
ediyormuş. İsteksizce birkaç tane fazla derin olmayan çukur eşeledikten sonra
bu kocaman tarlada kendinden istenilen kemiği bulmanın imkânsız olduğuna karar
vererek dinlenecek bir gölge aramaya başlamış. Çiftçinin böylesi bir görevi
sırf onlara acı çektirip zevk almak için verdiğini düşünüyor ve belki tarlada
aslında bir havuçla kemiğin olmadığını köpek beyniyle analiz ediyormuş.
Bir süre
dolaştıktan sonra tarlanın bir yeri ona oldukça güzel gelmiş ve oraya boylu
boyunca yatarak, nefes nefese kazma sesleri gelen tavşanın “boşuna” çabalarını
gülümseyerek izlemeye başlamış. İçinden
“tavşanların aptal olduğunu duymuştum ama bu kadar da aptal olabileceklerini
düşünmemiştim, şuna bak kendini nasıl da boşu boşuna paralıyor halbuki ben
akıllı olduğum için bu görevin bir oyun olduğunu hemen anladım” diyerek keyifle
kulağının ardını kaşımaya başlamış.
Tavşan köpeğin
söylenmelerine ve bir köşede yan gelip yatmasına aldırmadan var gücüyle tarlada
çukurlar açmaya devam etmiş. Her açtığı çukurdan bir şey çıkmadığını gördükçe
“açmam gereken çukurlardan bir tanesini daha açtım ve giderek hedefime
yaklaşıyorum” diye seviniyor ve hemen bir sonraki çukuru açmaya girişiyormuş.
Köpeğin yarışmadan çekildiğini görmesi de neşesini ve azmini bir kat daha
arttırmış çünkü artık tek yapması gereken açabildiği kadar çukur açmakmış.
Tavşanın çabasını
uzaktan acıyarak izleyen köpek kendilerine verilen görevin çok adaletsiz
olduğunu, tavşanın bu çabalarının hiçbir sonuç vermeyeceğini söylenmeye devam
ediyor ve aralarda da çiftlik sahibinin hayvan düşmanlığı üzerine sunturlu
küfürler havlıyormuş.
Tüm gün boyunca
bir dakika bile durmadan çalışan tavşan sonunda tüm tarlanın her yerinde çukur açmayı
başarmış. Ancak ortada havuç ve kemik yokmuş. Köpek tavşanın açtığı son çukura
bakışını uzaktan gözleyip “hah işte şimdi aklı başına gelmiştir, tam da
düşündüğüm gibi bu tarlaya gömülmüş bir havuç veya kemik yok, çiftçi bunu tamamen
bize eziyet etmek için uydurdu, köpek kafamı seveyim ne kadar akıllılık
etmişim” diye içinden gülmüş.
Ancak tavşan o
durumda bile olumsuz düşünmeyi reddetmiş ve havucu bulacağına dair olumlu
inancını korumuş, tek düşündüğü her yeri kazmasına rağmen bulamadığı havucun
nerede olabileceğiymiş.
Köpek uzaktan
izlediği tavşanın bir anda ortadan kaybolmasına önce bir anlam verememiş. Tam tavşanın
çok üzüldüğünü ve koşarak kaçtığını düşünürken hemen altından gelen şiddetli
tırmalama seslerinden korkarak kendini yan tarafa atmış. Gördüğü manzara
şaşırtıcıymış. Biraz önce yattığı yerde artık bir çukur bulunmakta ve tavşan
ağzında kocaman bir havuçla dışarı tırmanmaktaymış.
Meğerse tavşan bir
süre düşündükten sonra koca tarlada kazmadığı tek yerin köpeğin üzerinde yattığı
toprak parçası olduğunu anlamış ve ona haber vermeden oraya ulaşabilmek için
bulunduğu yerden köpeğin altına kadar uzun bir tünel kazmış. Havuç ve kemik en
başından beri köpeğin yattığı yerin altındaymış ve köpek ne kadar isteksiz
olursa olsun aslında içgüdüleriyle onları bulmuş. Ancak kendisine inanmadığı ve
sürekli negatif düşündüğü için bunun farkına varamamış.
Tavşan kendisine
olan güvenini ve havucu bulacağına dair inancını hiç kaybetmediği için
yarışmanın sonunda kocaman bir havuç yemekle kalmamış sahibi çiftçi tarafından el
üstünde tutulmaya başlanmış. Çiftçi diğer taraftan da köpeğinin hemen altındaki kemiği
bile bulamayacak kadar beceriksiz olduğunu düşünerek onu daha zor şartlarda
yaşayacağı madenci arkadaşına vermekte hiç tereddüt etmemiş.
Kıssadan Hisse:
Olumlu düşünen ve kendine güvenip harekete geçenler ellerinde büyük avantajlar
olmasa bile başarılı olabilirken,olumsuz düşünüp harekete geçmemek için sürekli
bahaneler uyduranlar en büyük avantajlara bile sahip olsalar kaybederler.
Sevgilerimle
Aydın Serdar Kuru
www.serdarkuru.com
Sevgilerimle
Aydın Serdar Kuru
www.serdarkuru.com
Harika bir yazı. Her ne zaman pes etme, vazgeçme kara bulutları üzerime gelirse bu hikayeyi hatırlayacağım. Teşekkürler
YanıtlaSil